Related papers
TÜRK SAVUNMA SANAYİ
Oguz Solak
M.Ö. 209 da Motun tarafından kurulduğunu kabul ettiğimiz Türk ordusunun tarihini M.Ö. 3000-1000 yılları arasında varlıklarını sürdüren Ti-lere (Türklerin atası) kadar indirmek mümkün. Eski Türklerde eli silah tutan herkes ordunun doğal bir parçası. Belki de bu yüzden binlerce yıllık kökleri olan Türk ordusuna genetik anlamda bağlılığımız, vefa borcumuz, sevgimiz var. Bu tarihsel gerçeklerin oluşturduğu eksende Güçlü bir ülke ve savunma sanayisi, Pentagon gibi yapılanmış bir ''Türk Savunma Bakanlığı +Türk Silahlı Kuvvetleri '' gibi toplumsal beklentilerimizin olması kaçınılmaz bir süreç.
View PDFchevron_right
EKONOMİNİN ÖNEMLİ BİR PARÇASI: SAVUNMA SANAYİİİİİ
Ömür ÖZDEMİR
Türk savunma sanayiinin son yıllarda hızlı bir yükseliş eğilimi yakaladığı görülmektedir. Bu hızlı yükselişin sürdürülebilirliği için bundan sonra daha hassas analizlere ihtiyaç duyulacağı bir gerçektir. Türkiye'nin bulunduğu coğrafi konum itibariyle, barışın ve caydırıcılığın korunmasında savunma sanayiinin yüksek teknoloji ürünleri üretebilir olmasının önemi çok büyüktür. Ancak, milli güç unsurlarına dayanmayan bir savunma sanayiinin yeterliliğinden ve sürekliliğinden söz edilebilmesi pek mümkün görünmemektedir. Çünkü, savunma için gereken her türlü araç, gereç ve teçhizatın büyük oranda yerli kaynaklardan karşılanıyor olması önemli bir zorunluluktur. Savunma Sanayii Müsteşarlığı'nın kuruluşunu takiben gerçekleştirilen yatırımlarla, kara, hava ve deniz sistemleri bazında çeşitli alanlarda yurt içi imkan kazanılmıştır. Bu kapsamda, sistem entegrasyonu, komuta kontrol, haberleşme, elektronik harp ve ateş gücü gibi alt sistemlerde de ciddi bir altyapı oluşmaya başlamıştır. Bu çalışmada, Türk Savunma Sanayii hakkında genel bir bilgi verilmekte, sektörün ekonomideki yeri ve önemi üzerinde durulmaktadır. Sektördeki hızlı yükselişe rağmen, savunma sanayiinde istenilen düzeye ulaşılamama nedenleri ele alınmakta ve bu konuda bir takım çözüm önerileri sunulmaktadır.
View PDFchevron_right
TÜRKİYE'DE SAVUNMA SANAYİİ VE SAVUNMA HARCAMALARININ EKONOMİDEKİ YERİ
Ayça Çambel
View PDFchevron_right
BAĞIMSIZLIKTAN GÜNÜMÜZE AZERBAYCAN-TÜRKİYE SAVUNMA SANAYİ (SS) İŞBİRLİĞİ FAALİYETLERİ (1991-2015
Ahmet YÜCE
Azərbaycan Milli Elmlər Akademiyası Tarix İnstitutu Еlmi əsərlər 59 – cu cild, s.151-178, 2016
Bu makalede Azerbaycan-Türkiye askeri işbirliğinin önemli bir sac ayağı olan savunma sanayi faaliyetleri, kronolojik olarak ele alınmış, işbirliğinin geleceğine dair değerlendirmelere yer verilmiştir.
View PDFchevron_right
TARİHİ ÇEVREDE SAHNE TASARIMI
Emre Uysal
ÖZET Toplumların doğal çevre içerisinde oluşturdukları fiziksel çevreler, sürekli bir biçimde değişmektedir. Bu durum, toplumsal yapıda varolan ortak değerlerin yansıması olan mevcut fiziksel çevrenin birer tarihi çevre olarak değerlendirilip, çağdaş yaklaşımlarla korunmasını gerekli kılmaktadır. Çağdaş koruma, tarihi çevre ve onun bileşeni olan yapıların yaşama entegre edilerek kullanılmalarını, yaşamsal sürekliliklerinin sağlanmasını hedef alan bir yaklaşım önermektedir. Tarihi mekanlarda sürekliliğin sağlanabilmesi yönünde öncelikli olarak başvurulan yöntemlerden biri ise " yeniden işlevlendirme " dir. Ele alınan çalışma bu doğrultuda yeniden işlevlendirmeye yönelik tarihi çevrede sahne tasarımının kurgulanmasına ilişkindir. Zaman içerisinde değişen sahne olgusu, 19.yy'a kadar tiyatro özelinde devam etmiş ve sonraki yıllarda farklı ele alışlar göstermiştir. Yapı, tiyatro yapısı; sahne de tiyatro sahnesi olmaktan çıkmış ve performans sanatları adı altında şekillenme göstermeye başlamıştır. Performans sanatı ise sahne olsun ya da olmasın herhangi bir şeyin sahnelendirilmesi olarak kavranır hale gelmiştir. Bu durum Brook'un ifade ettiği " Her Yer Sahne " dir söylemine karşılık gelmektedir. Bu kapsamda çalışmada, OISTAT tarafından düzenlenen " tarihi çevrede " sahne tasarımına yönelik " Kesişim Noktasında Performans Alanı " temalı yarışma analiz edilerek, dereceye giren projeler değerlendirilecek ve olası benzer tasarım problemlerine veri oluşturacak sorgulamalar ortaya konulacaktır. 1. GİRİŞ Çevre sürekli değişen bir olgudur. Toplumların doğal çevre içinde oluşturdukları fiziksel çevreler, sürekli olarak değişmekte ve gelişmektedir. Yapılaşma olarak da adlandırabileceğimiz bu fiziksel çevre, toplumların süreç içerisinde yaşadıkları, sosyolojik, ekonomik, politik, kültürel, teknolojik vb. olayların dışavurumları olarak açığa çıkmaktadır. Zamansal-mekansal düzlemde, kültürel birikimler ve yaşanmışlıklar bu çevrelerin, kent kimliğini belirleyen ve ortaya koyan temel unsurlar arasında yeralmalarına neden olmaktadır. Bu çerçevede toplumsal yapıda varolan ortak değerlerin korunması isteği ve de gerekliliği mevcut fiziksel çevrenin birer tarihi çevre olarak değerlendirilerek çağdaş yaklaşımlarla korunmasını gerekli kılmaktadır. Çağdaş koruma, tarihi çevre ve onun bileşeni olan yapıların yaşama entegre edilerek kullanılmalarını, yaşamsal sürekliliklerinin sağlanmasını hedef alan bir yaklaşım önermektedir. Tarihi mekanlarda sürekliliğin sağlanabilmesi yönünde öncelikli olarak başvurulan yöntemlerden biri ise " yeniden işlevlendirme " dir. Yeniden işlevlendirme eylemi, eski ile yeninin kendi özgünlük ve özelliklerini korurken birlikteliktelikten doğacak çeşitliliğe ve zenginliğe olanak tanıyabilmektir. Ele alınan çalışma bu doğrultuda tarihi çevrede sahne tasarımının kurgulanmasına yöneliktir. Sahne tasarlama, insanlıkla birlikte içerisinde performansı barındıran ancak performans olarak nitelenmeyen ve de ele alınan işin sahnesinin farklı amaçlara da hizmet ettiği adak, sunak ve ritüellerle başlamış bir eylem olarak açığa çıkmıştır. Zaman içerisinde değişen
View PDFchevron_right
TÜRKİYE'DE MAHKEMEDE SAVUNMA VE BARONUN TARİHİ
ZAFER TOPRAK
Tanzimat'tan önce Osmanlı topraklarında bugünkü avukata benzer bir görev üstlenen kişinin adı tezvir ya da ayak kavafı idi. Tezvirin sözlük anlamı yalan dolan, ara bozmak gibi olumsuz bir boyut taşır. Buradan da çıkarsanacağı gibi toplumda ayak kavafı olumlu bir gözle görülmüyordu. Müzevirlik, kağıt kavaflığı, ayak tellallığı, arzuhalcılık bu mesleğin halk arasında yaygın tanımlarıydı. Bunlar elleriyle jestler yapan, ayaklarıyla tepinen, aktörlük eden ve laf paralayan hokkabaz ve şarlatan tipli kişiler olarak bilinirdi. Galatasaray Sultanisi'ndeki hukuk sınıfının açılmasından ve İstanbul Hukuk Mektebi'nin kurulmasından önceki dönemde dava vekaletine Anadolu'nun Niğde ve İncesu civarı bakkalları intisap ederdi. Bunların arasında birçok hüküm giymiş ve hapishaneden hukuk açıklarını öğrenerek çıkmış tüccar ve benzeri kişiler de vardı. Türkiye avukatlık tarihinde Karamanlı ya da İncesulu dava vekilleri diye anılan bu adamlar çoğu kez gayrimüslim kesimden gelirdi. Bu dönemde devletin dava vekilliği mesleği üzerinde herhangi bir denetimi yoktu ve bu mesleğe atılanlar ağzı laf yapan, çoğu kez okuma yazma bilmeyen, dangıl dungul konuşan, ahlâktan yoksun kişilerdi.
View PDFchevron_right
TÜRK -İSLAM SANATLARI TARİHİ
Halil İbrahim Eryılmaz
TÜRK -İSLAM SANATLARI TARİHİ, 2021
View PDFchevron_right
ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİ SANATINDAN BİR ÖRNEK: TEKİRDAĞ ESKİ VALİ KONAĞI VE SÜSLEMELERİ
Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi (Journal of Ottoman Legacy Studies) OMAD
Tekirdağ Ertuğrul Mahallesi’nde günümüzde Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi olarak kullanılan eski Vali Konağı, 1927 yılında sahile hâkim bir konumda inşa edilmiştir. Yapının Latin alfabesi ile yazılı yapım ve mimar kitabelerinden, banisinin Tekirdağ’da 1926-1929 yılları arasında valilik yapan Arif Hikmet Bey, mimarının ise Kâzım Tahsin olduğu öğrenilir. Konağın cephelerindeki çiniler Kütahya’da üretilmiş; çinilerin desenleri ise Stepan Vartanyan olabileceğini savladığımız sanatçı tarafından hazırlanmıştır. Yapının inşası Cumhuriyetin kuruluşunun ilk yıllarına denk gelir ve bu dönem Türk Mimarlık tarihinde “I. Ulusal Mimari”, “Birinci Millî Üslup”, “Millî Mimari Rönesansı” “Yeni Osmanlı” ve “Yeni Klasik Üslup” gibi değişik adlarla bilinir. İstanbul ve Ankara’nın yanında Edirne, İzmir, Bursa, Kastamonu, Konya, Niğde, Balıkesir, Erzurum, Sivas, Kayseri gibi şehirlerde de en görkemli örneklerin inşa edildiği Erken Cumhuriyet Döneminde, Tekirdağ Eski Vali Konağı daha çok arazinin biçimine uydurularak, dönemin simetrik plan anlayışının dışında ancak üslubun ana prensiplerini koruyarak bir taşra örneği olarak tasarlanmıştır. Konak, cephelerindeki Kütahya çinileri ve taş süslemeleriyle şehrin en dikkat çekici ve anıtsal yapılarındandır. Boyutları, planı, cephe düzenlemesi, malzemesi, çini ve taş süslemeleriyle döneminin sosyoekonomik ve sanat anlayışını temsil eden bu yapı, I. Ulusal Mimarlık Dönemi anlayışının Tekirdağ’daki uygulaması olarak karşımıza çıkar.
View PDFchevron_right
TARİH ALAN EĞİTİM NOTLARI - TUNCAY SALA
cihan yusuf
View PDFchevron_right
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE İTİBAREN TÜRK SİYASİ TARİHİ: ZİHİNSEL DÖNÜŞÜM -ÖZEL HARP -GLOBAL KONSENSUSA DİRENME MÜCADELELERİ
Onur Dikmeci
View PDFchevron_right